Yazdığım hiçbir kelamı tutunduramıyorum sayfalara.
Senin sıfatından tamlamalar yapamıyorum.
Kelimeler bile sana aitlik eki olmak istemiyor
Bir söz söylüyorum sana ulaşmadan tükenen,
Bir cümle yazıyorum.
Yazıyorumdan öteye gidemeyen...
Yazdığım hiçbir kelamı tutunduramıyorum sayfalara.
Senin sıfatından tamlamalar yapamıyorum.
Kelimeler bile sana aitlik eki olmak istemiyor
Bir söz söylüyorum sana ulaşmadan tükenen,
Bir cümle yazıyorum.
Yazıyorumdan öteye gidemeyen...
Zalim gece!
Kalk git desem bütün hıncını yüreğimden çıkartıp öyle koyulursun yola...
Bütün eziyetin söylemesende ruhuma.
Gece vakti dar sokaklar geçiti ürkekliği yaşatıyorsun bana...
Söylenecek çok sözü olan gece sukuneti...
Ya arbedesin tüm vakti ku
şatan,
Ya da ürkek bir sessizlik...
Ya çığlığında sağır edici bir inilti,
Ya da vaktin keskin yüzlü gerçekliği..
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme |
|
Mevlana Celaleddin Rumi |
Kaç heceli kelime ayıp?
Var mı bir dili ,lisanı ,bir bölgesi
Beden sana ayıp olmaz,
senden de bana
Soyut kavramlarız biz
Benim elim değmez ki burdan senin
eline
Bakamadım ki hiç yüzüne gerçekten bir kere
Şimdi söyle bakalım ayıbın lafı olur mu aramızda?
Geceleri korkunç kılan ,ayaza mahkum eden eksiklik,
Tanıyorum seni bi yerlerden...
Hani gidicem deyip de bi türlü gidemeyen mahluk değil misin sen?
Renginden tanırım seni,
Yaşattığın yüzsüz yorgan soğukluğundan bilirim ben seni.
Tanış olmaktan memnun değilim.
Lakin eksikliğin ek'iyle geldin bana
Ne yüz çevirebilirim ne de varlığını inkar edebilirim...
Yalnızlık biriktirmek zararsız ve masumca.
Hislerin hepsini toplasan yalnızlık kadar direnmişlik
göstermez.
Biriktirmek iyi midir diye sorsan,tehlikeli derim ben...
Dağ olur devrilirse üstüne,
Yol olur aşılmazsa,
Ses olur da kulaklarında uğuldarsa,
Kurtulamazsın bu illetten.
Az beslemeli
Sonra hain bir dost gibi kapı dışarı etmeli.
İçinde bir kasvet vardı,yüreği sancılı.
Anladım yüzünden yine ağrısı vardı.
-Üzülme dedim.Geçecek hepsi...
"Bu sefer bana inanacak gücü bile kalmamıştı"
Terlemişti,ateşi,de vardı.
-Ya benden sonraya kalırsan?
-Sus! dedim sakince.(Ben buna en başından hazırdım dedim içimden)
"yerleşik suskunluğun dönüm noktası oldu o gece"
Ömür dediğin ne ki incecik düzenek
Hem kim bilir neyin nasıl olacağını,
Gidersen üzülmem artık merak etme...
Ben bütün yüklendiğim herşey gibi onu da kendime istiyorum.
Sen benim yokluğumla yaşamazsın sevgili.
"O yüzden benden önce ölmeni
çok istiyorum"
Ne okusam yüreğim sızlıyor,
Ne yazsam cümleler o oluyor.
Ve ben Şems in gidişiyle aşkın şairi olan Mevlana gibi kalıyorum cümlelerle...
Yarım,usulsüz,aşk a düşkün...
Kokusu geliyor ayrılığın burnuma her gözlerim yaşardığında.
Tutuyorum kendimi.
Senli cümleler kaplasın da bu efsun bozulmasın diye habire yazıyorum.
Senli kokular ayrılığın kokusuna bulaşmasın diye kelamdan duvarlar örüyorum.
Ama sevgili; sen hangi kokularda kayboldun bilmiyorum
Arıyorum
Ama bulamıyorum...
Şimdi koca bir boşluk
Dağ gibi mi desem,içi boş fındık gibi mi bilemedim
Ama yok işte
Koca bir delik,öyleki giden sesim suratle geri dönüyor.
Sende yankılananlar ve beni mutlu eden geri dönüşler
Nasıl desem ki
yok işte
İnsan bildiğini bu kadar zor mu ifade eder.
Diyemiyorum işte.
Şimdi
o kadar açığım ki sevgilereO kadar müsaitim ki bana uzanacak bir ele.
Acınası kıldın beni
Öylesi bir his işte
İçimde, derinden gelen bi akıntıya kaptırdım seni.
Şimdi gelsen tutsan elimi kaldırsan beni
Nasıl sıcak geliyor bu cümle...
Sevgiyi bende veba niyetine mi bıraktın?
Her yanım sızlıyor ve her gün daha da çoğalıyor.
Yollar asileşti sana geleyim diye önümü kesiyor.
Gelemem ki...
Yollar da dahil hiç birşey eskisi gibi değil ki...
Bir valiz aldım elime
Rengi senin sevdiğinden
İçine senli hatıları doldurdum.
Güneş ufka değdi,uyandım.
Senli alışkanlıklarımla erken saatlerde yola koyuldum.
Gelmek istemedi o valiz benimle inan.
Ben sürükledim zorla!
Yokuşlarda kan ter içinde kaldım,
Aşağılara inerken bile kolay olmadı.
Daha yolu yarılamadan ellerim su topladı.
Her zamankinden daha çok ses çıkardı.
Açıp baktım içine kırılan bir şey var mı?
Hiç bir şey bulamadım.
Aşıya giden çocuklar gibi" geri dönelim n'olurr "dedi.
Sızlandı...
Duymamazlığa verdim.
Kalınmazdı artık oralarda
Üç kişi paylaşamazdık hatıraları.
İkilik düzeni bozulduğu vakit,valiz toplamalı...
Anladı eminim ne hissettiğimi
Usul usul yola koyuldu.
Yüküm yeterince ağırdı
Kesti gıcırtısını artık o da durumun farkındaydı...
Sonsa bu şayet,tut! Verme son nefesini.
Bedenin şikayet edecek ama aldırma.
Sonrası daha rahatsız edici ne de olsa.
Bedeninle bir son arasında kalacaksan şayet,
tut bütün zamanı !
Asıl akrebe yelkovana sakın bırakma.
Benim gibi güvercin salar gibi son cümleleri
savurma..
Ömrünle beraber gider o tek heceli kelime.
Gerisinde sakın kalma.
Eş değer olmalı verdiğin nefesle edindiğin son.
Gücün yoksa şayet bunu yapmaya,
Uzak dur biz li cümlelerden...
Mümkünse hiç ama hiç bulaşma...

Can'a değecek sevgili ! Gidince özlerim ben seni
Dokundukların alev olur yakar avuç içlerimi
Suskunluk dar gelir manası düşük cümlelere...
Hayat sen olur sığamam hiçbir yere.
Yüzüm asvalt olur düşer önüne.
Gelemediğin her yol benim sevgili...
Suretime büründürülmüş yaftalarla sevme beni.
Ya canıma canan ol al götür beni,
Ya da bu tende ikilik var de ayır senle ben dehli
zini...
Gelemediğim şehir.Kavuşamadığım toprağına cananımı yolluyorum...
Ne hüzün,Ne esaret,Ne çaresizlik anlatamam...
Yol bitmiyor,gönlüm oralardan buralara gelmiyordu.
Ne tarifsiz bir duygudur özlem çe
kmek.
Büyük gölgelerin şehri.
İçine aldığın o küçücük beden...
Seması ortak,dünyaları ayrı yaşadığımız insanla umutsuzluğumu büyüten şehir.
Çıkmazında nefes nefese kaldığım soluksuz hissiyat.
Alnımı secdelere kapatan o sonsuz istek.
Bitti hikayem...
En acımasız sonu solukluyorum şu anda.
Şimdi en zor olanı yapıp dilsizliğe gömülmek zamanı...
Suretini gördüm hayâsızdı yine
Hayatı ucuz anketleri doldurur gibi cevapladık…
Değermiymiş
Son gibi gördüklerimizden başlangıçlar çıkardık, yeni yüzlere yeniden ümitlenerek baktık…
Zayi ettik,
Yeniden şah olduk
Ve battık
Değermiymiş
Hayatı bîperva düşüncelerle zamana katık yaptık
Ne yedirdik ne de yedik
Hepten aç kaldık…
Ahhh! Ne acı
Ne yazık…
En güzel anı bile başa çıkaracak kadar kabiliyetli olamadık
Hep yanlış olmayanın yanındayız sandık…
Farkındalık eşiğinde gittik geldik…
Bazen olması gerekeni kavradık, bazende olması gerekenlere “bakamadık …”
Yırttık hayattan yapıştırdık en alakasız yerlere renkleri,
Kararttığımız yüzümüzü hep ak sandık…
Bak gördün mü?
Yine yanıldık
Görüyorsun değil mi?
Yine yanıldık...
Hak ettiğimiz ama
alamadığımız sözlerin altında ezilmedik mi?Fark ederek yanmadık mı? Bile bile…
Boğuşmadık mı her içsel konuşmamızda gece ile birlikte,
Ağlayıp ta çaktırmadığımız olmadı mı?
Yanmadık mı?
Hep yalandan yaşamadık mı?